Küresel piyasalardaki jeopolitik ve makroekonomik belirsizliklere karşın, Türk çimento sektörü güçlü ihracat performansı, yüksek üretim kapasitesi ve sağladığı istihdam ile ülke ekonomisine değer katmaya devam ediyor. İstanbul, uluslararası çimento endüstrisinin önde gelen konferanslarından biri olan INTERCEM’e 10’uncu kez ev sahipliği yaptı.
Çimento, Cam, Seramik ve Toprak Ürünleri İhracatçıları Birliği (ÇCSİB) iş birliğiyle düzenlenen etkinliğin açılışını INTERCEM CEO’su Malcolm Shelbourne ve ÇCSİB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Abdulhamit Akçay gerçekleştirdi. 40’ıncı yılını kutlayan INTERCEM’in İstanbul konferansına 50’den fazla ülkeden 500’ü aşkın üst düzey sektör temsilcisi katılım gösterdi.
İhracatta Yüzde 22’lik Artış
Açılışta konuşan Akçay, sektörün yılın ilk sekiz ayında ihracatta yakaladığı yüzde 22’lik artışa dikkat çekti. Akçay, bu başarıya rağmen kârlılık sorunlarının sürdüğünü vurgulayarak, “TL maliyetlerimizin enflasyon oranında veya bunun da üzerinde artması, diğer tarafta ise zayıf dolar kuru, özellikle bizim gibi ihracatçı endüstrileri olumsuz etkiliyor. Sektör olarak en büyük beklentimiz kurun serbest piyasa koşullarında belirlenmesi. Aksi durum sürdürülebilir değil” dedi.
Küresel Belirsizlikler ve Farklı Bölgelerde Farklı Talepler
Akçay, küresel gelişmelerin sektöre yansımalarını değerlendirerek, “2024’ten 2025’e geçerken ABD seçimleri ve savaşların sona ereceğine dair öngörüler olumlu bir hava yaratmıştı. Ancak jeopolitik gerilimlerin dalgalanması ve ticaret savaşları, uluslararası piyasalarda ciddi belirsizlikler yarattı. Dünyanın en büyük çimento ithalatçısı ABD’de iç talep düşerken, Çin’de gayrimenkul sektöründeki sorunlar ithalatı neredeyse durma noktasına getirdi. Buna karşılık Batı Afrika, Latin Amerika ve bazı Avrupa ülkelerinde talep artışı gözleniyor. Ayrıca faiz indirimleri global talepte canlanma sağladı. Kısacası bir yanda durgunluk, diğer yanda artan taleplerle çimento sektörü yılı geçtiğimiz yıla benzer performansla kapatacak” diye konuştu.
ABD’nin Çin Gemilerine Uygulayacağı Vergi, Navlun Fiyatlarını Artırabilir
Akçay, global ticarette yeni bir risk olarak ABD’nin 14 Ekim’den itibaren Çin bağlantılı gemilere uygulayacağı yeni liman ücretlerine dikkat çekti. “Çin yapımı, Çin bayraklı veya Çinli operatörler tarafından işletilen gemilerin ABD limanlarına yanaşmaları halinde tonaj başına artan oranlarda vergi uygulanacak. Bu, navlun fiyatlarında dramatik artışlara yol açabilir. Sektör olarak gelişmeleri yakından izlemeli ve olası senaryolara karşı hazırlıklı olmalıyız” dedi.
Türkiye’nin Küresel Önemi Artıyor
Jeopolitik ve ekonomik belirsizliklere rağmen, Türk çimento sektörü uluslararası pazarlarda önemli başarılar elde ediyor. Akçay, “Türkiye, dünya çimento ihracatında lider ülkelerden biri. Akdeniz bölgesinden yapılan ihracatın yarısından fazlasını ve dünya genelindeki ihracatın yüzde 10’unu tek başımıza gerçekleştiriyoruz. ABD’nin ithalatındaki payımız yüzde 30 seviyesinde. Bu yılın ilk sekiz ayında ABD’ye ihracatımızı tonaj bazında yüzde 13 artırdık. Afrika’da artan talep, Mısır’daki iç talep artışı ve stratejik ticaret yolları Türkiye’nin önemini artırıyor. Avrupa’da restorasyon projeleri ve enflasyon kontrolü sektöre ivme kazandırırken İngiltere, Yunanistan, Sırbistan ve Romanya’da da büyüme kaydediyoruz. Suriye pazarı ve Zengezur Koridoru gibi projeler, Türkiye’yi bölgesel olarak daha stratejik bir oyuncu haline getiriyor. Türk çimento sektörü kapasitesi, güçlü lojistik altyapısı, güvenilirliği ve kesintisiz hizmet performansıyla öne çıkmaya devam ediyor” dedi.
“Sözleşmelere olan bağlılığımız güvenilirliğimizi artırdı”
Başta Afrika’dan olmak üzere spot taleplerde artış yaşamalarına rağmen önceliklerinin sözleşmeler olduğunu ifade eden Akçay, “Aslında bu spot satışlar ile çok daha yüksek bir ihracat rakamına ulaşabilirdik ancak biz sözleşmelerine bağlı, güvenilir bir tedarikçiyiz. Uzun vadeli kontratlarımız çerçevesinde üretim ve tedarik zincirimizi planlıyoruz. Bu nedenle spot fiyatlar artsa da yükümlülüklerimizden sapmadık. Bu yaklaşım, Türkiye’nin neden dünya çimento sektöründeki en güvenilir oyunculardan biri olduğunun en somut göstergesidir” açıklamasında bulundu.
“Kur, serbest piyasa koşullarına göre belirlenmeli”
Akçay, 2024 yılında 1,1 milyar dolar olan Türk çimento endüstrisinin ihracat tutarını 2025 yıl sonu itibarıyla yüzde 18’in üzerinde artışla 1,3 milyar dolara; tonaj bazında ise yüzde 20’den fazla artışla 19,1 milyon tondan 23 milyon tona ulaştırmayı hedeflediklerini belirtti. Yılın ilk sekiz ayında ihracatta tonaj bazında yakaladıkları yüzde 22’lik artışın yıl sonu hedeflerine ulaşacaklarının bir göstergesi olduğunu vurgulayan Akçay şöyle devam etti; “Bu başarıya rağmen en önemli sorunlarımızdan biri kârlılık. TL maliyetlerimiz enflasyon oranında, hatta kimi zaman üzerinde artarken diğer tarafta zayıf dolar kuru, bizim gibi ihracatçı sektörleri olumsuz etkiliyor. En büyük beklentimiz, kurun serbest piyasa koşullarında belirlenmesi. Aksi halde bu tablo sürdürülebilir değil.”
“İç pazardaki daralmayı ihracatla telafi ediyoruz”
Akçay, iç pazardaki gelişmelere ilişkin olarak, “Deprem bölgesindeki yeniden yapılanma çalışmaları iç talebi güçlü tutsa da pek çok bölgede yaşanan daralma nedeniyle yılın ilk beş ayındaki büyüme yüzde 2 ile sınırlı kaldı. Ancak bu düşüşleri ihracatla telafi ediyoruz. Böylece sektörümüzün genel dengesini koruyor ve güçlü performansını sürdürüyoruz” dedi.
“2026 yılı için iyimseriz, yüzde 10’luk büyüme bekliyoruz”
Dünya ve Türk çimento sektörü için 2026 yılına dair öngörülerini de paylaşan Akçay, “Önümüzdeki yıl makroekonomik koşullardaki olumlu gelişmelerin sektöre de yansımasını bekliyoruz. ABD’de beklenen faiz indirimleri, inşaat ve konut sektöründe bir rahatlama yaratacak. Büyük bir çıkış olmasa da ABD pazarında pozitif bir tüketim trendi oluşacağını düşünüyoruz. Bu istikrar, küresel çimento ticareti için de önemli bir gösterge olacak. Öte yandan gelecek yıl, doların küresel piyasalardaki değerinin düşmesiyle beraber dolar karşısında değer kazanan diğer emtialar gibi hem küresel piyasalarda hem de Türkiye’de klinker ve çimento fiyatlarının artmasını bekliyoruz. Kaldı ki bu yıl içerisinde spot satışlarda klinkerde yüzde 30, çimentoda ise yüzde 20’lik artış yaşandı. Çünkü jeopolitik riskler, piyasa dinamikleri ve tedarik zincirindeki zorluklar fiyatları yukarı yönlü baskılıyor ve bu trendin devam etmesi muhtemel görünüyor. Türkiye’nin 2026 yılı ihracat performansı içinse beklentilerimiz oldukça iyimser. Afrika’daki talebin artışı ve Avrupa’daki ekonomik toparlanma ile birlikte ABD’deki istikrarın da etkisiyle Türkiye’nin ihracatında yüzde 10 gibi belirgin bir büyüme bekliyoruz” dedi.
“Kârlılık kadar yeşil dönüşüm, enerji verimliliği ve dijitalleşmeye de odaklanıyoruz”
Sürdürülebilirlik ve dönüşüm başlıklarına da değinen Akçay sözlerini şöyle tamamladı; “Sektörümüzün gündeminde kârlılık kadar yeşil dönüşüm, enerji verimliliği ve dijitalleşme de var. 2026 itibarıyla kademeli olarak devreye girecek Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’na yönelik hazırlıklarımızı sürdürüyoruz. Aynı zamanda yapay zekâ ve dijital teknolojilerin üretim ve kalite süreçlerine entegrasyonu ile verimliliği artırmayı hedefliyoruz. Türk çimento sektörü, küresel belirsizlikler ve iç dinamiklerdeki zorluklara rağmen güçlü üretim kapasitesi, istihdamı ve dönüşüm vizyonuyla ülke ekonomisine katkı sağlamaya ve küresel tedarik zincirinde kritik rolünü pekiştirmeye devam edecek.”
Akçay konuşmasının ardından, “Türk Çimento Endüstrisinin Geçmişine Bakış ve Gelecek Analizi” başlıklı bir sunum yaparak katılımcılara sektör hakkında detaylı bilgi verdi.
ÇCSİB’in, yurt içi ve yurt dışı faaliyetlerini sürdürdüğü Turkish Cement markasıyla yer aldığı konferansta; pazar trendleri, kapasite değişimleri, lojistik alandaki zorluklar, güvenilir tedarik zincirleri, 2026 ve sonrası için büyüme planları, karbonsuzlaşma, yeni teknolojiler ve dijital çözümleri de kapsayan konular ele alınıyor.





