TASD tarafından düzenlenen ve alanında Avrupa’nın en büyük organizasyonu olarak kabul edilen Uluslararası AYMOD Ayakkabı Moda Fuarı, 73’üncü sezonuyla ziyaretçilerini ağırlamaya başladı. TASD Başkanı Berke İçten, fuarın açılışında mikrofonlarımıza yaptığı açıklamada fuarın sektör için önemini vurguladı.
İçten, “AYMOD Fuarımızın 73. edisyonunu bugün ziyarete açmış bulunuyoruz. Özellikle 36 yıldır aralıksız olarak düzenlediğimiz, yılda iki defa ilkbahar-yaz ve sonbahar-kış koleksiyonlarımızı alıcılarla buluşturduğumuz ayakkabı sektörümüzün aslında bir buluşma noktası. Bu sektörün, bizim düğünü olarak ifade ettiğimiz özel bir günü bugün geçiriyoruz.”
Toplam 4 salonda, 40 bin metrekarelik bir alanda, 35’i yabancı olmak üzere 253 katılımcıyla kapılarını açan fuarda, 55 ülkeden yaklaşık 600 profesyonel satın almacı Ticaret Bakanlığı destekleri ve sektörün katkılarıyla ağırlanıyor.
İçten, fuarın uluslararası hareketliliğine dikkat çekerek şunları söyledi: “Özellikle Ticaret Bakanlığımızın B2B desteğiyle özel bir B2B alanımız var fuarda. ABD ve Kanada gibi uzak ülkelerden de dünya çapında önemli markaların—şu anda isimlerini söyleyemiyoruz ama—deri, ayakkabı ve çanta sektörünün büyük markalarının gelmesi suretiyle fuarımıza ayrı bir hareket kattığımızı düşünüyoruz.”
Fuara ilişkin genel değerlendirmesini paylaşan İçten, mevcut ekonomik konjonktüre rağmen fuarın başarılı bir başlangıç yaptığını belirterek, “Enerjimizi kaybetmeden, her türlü konjonktürel sorunlara rağmen—dünya ekonomisindeki yavaşlamalar, ticaret savaşlarının yarattığı gerilemeler, savaş ortamları—ayakkabı sektörünün fuarına sahip çıkarak, marketini, çarşısını, pazarını canlı tutmak için önemli bir gayret içerisindeyiz. İnşallah katılımcılarımız için, ülke ekonomimiz için güzel bir fuar olarak tarihe geçecektir.” şeklinde konuştu.
"Emek yoğun sektörlerin ciddi anlamda sıkıntıda olduğu bir süreçteyiz"
İçten, ayakkabı sektörünün son yıllardaki performansına ilişkin çarpıcı veriler paylaşarak, “Özellikle son iki, iki buçuk senedir emek yoğun sektörlerin ciddi anlamda sıkıntıda olduğu bir süreci yaşıyoruz. 2022’nin son çeyreğinden başlayarak Türkiye’de üretimin pahalı, ithalatın ise daha ucuz ve ekonomik olduğu bir dönemin içindeyiz. Türk Lirası’nın değerli oluşu, enflasyonla mücadele kapsamında alınan tedbirler… Bunların hepsinin makroekonomi politikaları çerçevesinde anlaşılabilir olduğunu kabul ediyoruz. Ancak Türk Lirası’nın bu kadar değerli hale getirilmesi, enflasyon ile kur arasındaki makasın açılması, maliyetlerimiz üzerinde olumsuz sonuçlar yaratıyor.” ifadelerini kullandı.
Ayakkabı ihracatındaki kayıplara dikkat çeken İçten, rakamları şöyle aktardı: “Son üç senede ayakkabı ihracatında ciddi bir düşüş yaşadık. 2022’de ilk yedi ayda 243 milyon çift ayakkabı ihracatı gerçekleştirmiştik. Ancak 2025 yılının ilk yedi ayında bu rakam 94 milyon çifte geriledi. Yani 243 milyondan 94 milyona, üç yılda %60’tan fazla bir kayıp söz konusu. Buna karşılık ayakkabı ithalatımız yoğun bir artış gösterdi. 25 milyon çiftlerden 75 milyon çiftlere çıkan bir ithalat rakamı var.”
İçten, ithalatın önlenmesi ve yerli üretimin desteklenmesi konusunda “Eskiden iç piyasada tüketilen ayakkabının sadece %7’si ithal iken bu oran bu sene %30’lara çıktı. Yani artık iç piyasada satılan her üç ayakkabıdan biri ithal. Zorlu bir süreçten geçiyoruz ama moralimizi bozmadan bu süreci de atlatabileceğimizi düşünüyoruz. Makroekonomik tedbirler devletimizin yetkisinde, bizlerin müdahale şansı çok fazla yok. Ancak sektör özelinde bir mikro tedbirler paketimiz var.” ifadelerini kullandı.
"‘Çakma ayakkabı’ sorunu artık bitmeli"
İçten, sahte ve taklit ürünlerin sektör üzerindeki etkisine de değinerek, “‘Çakma ayakkabı’ dediğimiz sahte, taklit ve kayıt dışı ürünlerin artık tamamen bitirilmesi gerektiğini değerlendiriyoruz. Özellikle yurtdışı kaynaklı ticaret siteleri üzerinden gelen ürünler var. Bunlara yaptırdığımız testlerde %55’inde kanserojen ve alerjen maddeler tespit ettik. Bunu basınla, Ticaret Bakanımızla ve Cumhurbaşkanı Yardımcımızla paylaştık. Önümüzdeki günlerde bu konuda bir tedbir alınması gerektiğini düşünüyoruz.” dedi.
Spor ayakkabılardaki talep artışına da dikkat çeken İçten, ithalatın önlenmesinin tek yolunun içeride üretim olduğuna işaret etti: “Tüketici alışkanlıklarında değişim var ve ithal edilen ayakkabıların büyük kısmını spor ayakkabılar oluşturuyor. İthalatı kesmenin en önemli yolu bu ürünleri içeride üretmekten geçiyor. Eğer rekabetçi fiyatlarla ve aynı kaliteyle üretim yapamazsak, ilave gümrük vergisi %100 de olsa ithalatın önüne geçilemez.”
“Spor ayakkabı üretiminde ham madde eksikliğimiz var"
Ancak bu üretimin önündeki engellere de değinen İçten, ham maddeye erişimde yaşanan sıkıntıları şu sözlerle dile getirdi:
“Spor ayakkabı üretiminde ham madde eksikliğimiz var. Vietnamlı, Çinli, Endonezyalı üreticilerle eşit şartlarda ham maddeye erişemiyoruz. Bu hammaddeler üzerinde çok yoğun koruma önlemleri ve vergiler var. Örneğin Türkiye’de üretimi olmayan mikrofiber suni deri ithal edilmek istendiğinde %150’ye varan vergiler uygulanıyor. Bu durumda ana sanayimiz rekabetten uzaklaşıyor. Yan sanayiyi korumaya çalışırken, ana sanayinin ithalata bağımlılığı artıyor.”
İçten, sektörün çözüm önerisini de şu şekilde özetledi:
“Dolayısıyla yan sanayimizin de farklı mekanizmalarla desteklenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Ana sanayi ile yan sanayinin çözümü aynı ilaç değil. Yan sanayi daha rekabetçi hale getirilmeli. Aksi halde ayakkabı ithalatının önüne geçemeyeceğimizi yetkililerimize sürekli arz ediyoruz.”



