Konuşmasına davetlilere hitaben “Rusya Günü vesilesiyle düzenlediğimiz bu resepsiyonda hepinizi tüm kalbimle selamlamak istiyorum. Devlet bayramımız için sizi tebrik ediyor ve bu olayın önemini bizimle paylaştığınız için teşekkür ederim” sözleriyle başlayan Buravov, 12 Haziran 1990’da kabul edilen Devlet Egemenliği Bildirgesi’nin Rusya’nın yeni devlet kimliğinin temel taşlarından biri olduğunun altını çizdi.
Buravov, Rusya Günü’nün sadece yakın tarihe değil, Rusya’nın bin yıllık devlet geleneğine işaret ettiğini belirterek, “Rusya Günü, Anavatanımızın bin yıllık yolunun sürekliliğinin bir sembolüdür. Rus devleti birçok zor, hatta trajik dönemden geçti. Ama halkımız her zaman tüm zorlukları, engelleri ve sıkıntıları fethetti, yarattı, Anavatan’ın büyüklüğünü çoğalttı” dedi.
“Diyalog ve müzakerelere açığız”
Ukrayna’daki duruma da değinen Buravov, Rusya’nın pozisyonunu bir kez daha yineleyerek, “Rusya’nın güvenliğinin yanı sıra Donbass ve Novorossiya’nın Rus ve Rusça konuşan nüfusunun yaşama hakkını ve özgürce gelişmesinin sağlanmasını, ayrıca da nazizmin yeni kılığında ortadan kaldırılmasını amaçlayan özel askeri harekatın amaçlarını yerine getirmeye kararlıyız” diye konuştu. Bu süreçte diplomatik çözümlere açık olduklarının da altını çizen Buravov, “Ukrayna’daki çatışmanın uzun vadeli çözümü ve temel nedenlerinin ortadan kaldırılması için diyaloga ve doğrudan müzakerelere hazır olduğumuzu pratik adımlarla teyit ediyoruz” ifadelerini kullandı.
Türkiye ile ilişkilerin tarihsel arka planına özel bir vurgu yapan Buravov, “Türkiye ile ilişkilerimiz, inişler ve çıkışlar, askeri çatışma dönemleri, barış içinde bir arada yaşama ve işbirliği dönemleri bilen yarım bin yılı aşkın zengin bir tarihe sahiptir” dedi. İki ülke arasındaki ilk diplomatik temasların 105. yıl dönümünün kısa süre önce kutlandığını hatırlatan Buravov, “Rusya, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin genç hükümetini tanıyan ve ona yardım elini uzatan ilk ülke olarak, emperyalist güçlere karşı bağımsızlık mücadelesinde kilit bir müttefiki oldu” dedi.
“İkili ilişkilerin potansiyeline inanıyoruz”
Türkiye-Rusya ilişkilerinin günümüzde ulaştığı stratejik seviyeye de dikkat çeken Buravov, “Türkiye’nin ilk Akkuyu nükleer santralının inşası, Mavi Akım ve Türk Akımı boru hatları aracılığıyla doğal gaz tedariki gibi ortak büyük ölçekli projeler yürütülmektedir. Batı’nın yaptırım baskısının neden olduğu mevcut engellere rağmen ikili ticaret önemli miktarlara ulaştı” değerlendirmesinde bulundu. Türkiye’nin dış politikadaki dengeli tutumunu da takdirle karşıladıklarını belirten Başkonsolos, “Ankara’nın kollektif Batı’nın devam eden baskısı karşısında ikili ilişkilerin önemli potansiyelinin gerçekleştirilmesine katkıda bulunan dengeli ve ulusal yönelimli politikasını memnuniyetle karşılıyoruz” ifadelerini kullandı.
“Çok kutuplu dünya düzeni inşa ediliyor”
Küresel dönüşüme dair de değerlendirmelerde bulunan Buravov, Rusya’nın dış politika vizyonunun çok kutupluluğa dayandığını vurguladı: “Devlet Başkanımız Vladimir Putin’in defalarca vurguladığı gibi, Rusya’yı güvenilir ve dürüst bir ortak olarak gören, ülkemizle saygı ve karşılıklı yarar temelinde eşit ilişkiler geliştirmek isteyen tüm ülkelerle iyi ilişkileri güçlendirmeye açık olacağız” dedi. Rusya’nın uluslararası örgütlerdeki rolüne de değinen Buravov, Şanghay İşbirliği Örgütü ve BRICS gibi platformların, “farklı medeniyetleri, dinleri, kültürleri temsil eden çeşitli ülkelerin tam eşitlik, karşılıklı saygı, açıklık ve çıkar dengesi arayışı temelinde iletişim kurduğu” benzersiz alanlar sunduğunu söyledi.
Konuşmasının sonunda görev süresinin sona erdiğini belirten Buravov, İstanbul’daki altı yılı aşkın süre boyunca kurduğu ilişkiler için teşekkürlerini iletti: “Türk makamlarının, iş dünyasının, halkın, medyanın temsilcilerine ve İstanbul Konsolosluk toplumunun meslektaşlarıma, sağladıkları destek, yardımları ve dostane iletişimleri için içtenlikle teşekkür etmek istiyorum. Ülkemizin halklarının çok uluslu kültürünü, geleneklerini, dilini halk diplomasisi düzeyinde korumaya ve teşvik etmeye yönelik çok yönlü çabaları için Rus yurttaşlarının örgütlerinin temsilcilerine ayrıca şükranlarımı belirtmek istiyorum.”