Brand Week İstanbul’un ikinci günü; yaratıcı endüstrilerden teknolojiye, ekonomiden kadın hikâyelerine uzanan geniş perspektifiyle ilham dolu oturumlara ev sahipliği yaptı. Bonin Bough’tan Stefan Sagmeister’a, sahneye çıkan pek çok isim ortak bir mesajda buluştu: İnsan yaratıcılığı, kültür ve hikâyeler hâlâ değişimin en güçlü itici gücü.
“Bu Toprakların Gücü: Kadın Liderliğiyle Yerelden Zirveye” oturumunda Özgü Namal ve Hayat Kimya Strateji & Pazarlama Başkan Yardımcısı Aysel Aydın, kadınların toplumdaki görünmez emeğini çarpıcı örneklerle anlattı. Bingo’nun 26 milyon hanenin 20 milyonuna ulaşan etkisinin ardında, kadınların günlük hayatındaki kahramanlıkları anlayan bir marka stratejisinin bulunduğunu söyleyen Aydın, empatinin güçlü bir rekabet avantajı yarattığını vurguladı. Yaşadığı kazaya rağmen sahneye çıkan Özgü Namal ise Anadolu kadınının direncini ve yaratıcılığını sahneden güçlü bir dille aktardı: “Bu topraklarda mücadele eden kadınların mirasını geleceğe taşıyan bir köprüyüm.”
“Kazandıran Kültür: Sporda Sessiz Devrim” panelinde Aysu Türkoğlu, Hande Baladın, İlkin Aydın ve adidas Kıdemli Pazarlama Direktörü Onurcan Demircan; sporun arkasındaki görünmez dinamikleri—dayanıklılık, aile desteği, takım ruhu ve zihinsel güç—samimi hikâyelerle paylaştı.
Kuzey Kanalı’nı yüzerek geçen ilk Türk kadın sporcu Aysu Türkoğlu’nun hikâyesi, bireysel sporlarda zihinsel dayanıklılığın önemini öne çıkarırken, panelin genel mesajı netti: Başarı, güçlü bir kültürle başlıyor.
Kent Kadınları: Yeni Hikâyeler, Yeni Kimlikler
İrem Sak ve Melisa Sözen’in Yekta Kopan moderatörlüğündeki sohbeti, kadın karakterlerin klişe temsillerden özgün ve çok katmanlı anlatılara doğru evrildiğini gözler önüne serdi.
Modern Kadın dizisini hem yazıp hem oynayan İrem Sak kendi yolculuğundan ilhamla her kadının benzersiz bir hikâye taşıdığını vurgularken, Fer dizisi başrolü Melisa Sözen kadın sinemacıların artmasıyla hikâyelerin cesaret, neşe ve gerçeklikle yeniden şekillendiğini söyledi.
Ekranda şiddetin sorumlu bir dille işlenmesinden, yaratıcı ekosistemin cesur marka desteklerine ihtiyaç duymasına kadar pek çok kritik başlık gündeme geldi.
“Türkiye İçin Yeni Demografik Fırsatlar” oturumunda gazeteci Ozan Gündoğdu, hızla değişen nüfus yapısının ekonomiden iş gücüne kadar tüm alanları dönüştürdüğünü anlattı.
Ortanca yaşın 27’den 34’e çıkması ve doğurganlığın 1,5’in altına gerilemesiyle Türkiye’nin “genç nüfus” avantajını kaybetmekte olduğunu belirten Gündoğdu, verimlilik artışı, dijitalleşme ve kadın istihdamının artık zorunluluk hâline geldiğini söyledi. Gençlerin aidiyetten çok bireyselliği, mülkiyetten çok deneyimi tercih ettiğini vurgulayarak markaların yeni nesli doğru okuması gerektiğinin altını çizdi.
Yapay Zekâ ve İnsan Yaratıcılığı: Değişimin Yeni Ekseni
Bonin Bough’un “Yapay Zekâ Fırtınasını İnsan Yaratıcılığıyla Hack’le!” başlıklı konuşması, teknoloji ile yaratıcılığın kesişim noktasında markalar için büyük fırsatlara işaret etti. 3D print Oreo gibi projelerle teknolojinin yaratıcılığı hızlandıran bir katalizöre dönüştüğünü hatırlatan Bough, “AI bir araçtır; yön veren insan yaratıcılığıdır” sözleriyle oturumu özetledi.
“Finally, Something Good” oturumunda Grammy ödüllü sanatçı Stefan Sagmeister, kötümserliğin gölgesinde unutulan ilerlemeleri çarpıcı verilerle hatırlattı. Demokrasi, sağlık ve yaşam standartlarındaki büyük gelişmeleri örnekleyen Sagmeister, “Daha çok okuyun, daha az sosyal medyada vakit geçirin” mesajıyla konuşmasını bitirdi.
Dijital Pazarlamada Yeni Oyun Kurallar
Meta moderatörlüğünde gerçekleşen “The Art and Science of Digital Marketing” oturumunda Seren Çankırı ve Arda Genç; kültürü okuyabilen markaların, veriyi etkin kullanan teknolojik modellerle birleştiğinde sürdürülebilir başarı yakalayabildiğini anlattı.
Gen Z’nin kitlesel iletişime tepki verdiğini belirten Genç, House of SuperStep örneğiyle kültür odaklı dönüşümü aktardı. Seren Çankırı ise içerik üreticilerinin marka stratejilerindeki vazgeçilmez rolünü vurguladı.
“İkonik Bir Marka Sokak Kültürüyle Buluşursa” oturumu Mattel’in kültürü yakalayan yaratıcı gücünü anlattı. Barbie’nin nesiller arası kurduğu bağın Barbiecore trendiyle küresel bir pop kültür fenomenine dönüşmesi, markanın yenilikçi yaklaşımını öne çıkaran en güçlü örnek olarak paylaşıldı.
Hikâyenin Gücü: Değişmeyen Tek Kural
Kevin Chesters’ın “Tek Kral, Hep Kral: Yaşasın Hikaye!” sunumu, teknolojinin hızına rağmen insan beyninin hikâye ile bağlantısını asla yitirmediğini ortaya koydu. Şirketlerin sürdürülebilir başarı için önce kendi hikâyelerini bulması gerektiğini belirten Chesters, “Ölen hikâye değil, kendi hikâyesini anlatamayan markalardır” sözleriyle salondan büyük alkış aldı.
“Türkiye Gündemi: Ufuk Çizgisini Arayan Ülke” oturumunda Özge Öner, Türkiye ekonomisinin yalnızca sayılarla değil, toplumsal adalet, üretim gücü ve kurumsal yapı ekseninde okunması gerektiğini savundu.
Gelir eşitsizliği, üretimden uzaklaşma ve kurumsal erozyonun büyük bir “hikâye kaybı” yarattığını belirten Öner, çözümün bütüncül bir restorasyonla mümkün olduğunun altını çizdi: “Kendi iktisadi anlatımızı yeniden inşa etme zamanı.”




