Boş Kalan Salonlar, Dolu Gibi Gösterilen İstatistikler
-Işıl Işıl Salonlar, Sessiz Koridorlar
Fuar salonları hâlâ ışıl ışıl.
Ama o ışığın altında yankılanan bir sessizlik var.
Eskiden o koridorlarda bir enerji dolaşırdı; el sıkışmalar, kahkahalar, yeni iş bağlantılarının heyecanı…
Şimdi aynı koridorlarda bol filtreli fotoğraflar, “rekor katılım” açıklamaları ve PR cümleleri dolaşıyor.
Kimi organizatörler, “katılımcı sayımız geçen yıla göre yüzde 30 arttı” diyor.
Ama o artış, kaç siparişe dönüşüyor?
Kaç firma standında gerçekten ticaret konuşuyor, kaç ziyaretçi sadece hatıra fotoğrafı çekiyor?
Salonun kalabalığı bazen bir illüzyondur; dolu görünen boşluklar, doluymuş gibi anlatılan gerçeklerdir.
-Gerçek Ziyaretçi Kimdir?
Gerçek ziyaretçi kimdir — sosyal medya fotoğrafında görünen mi, yoksa fuarda sipariş veren mi?
Sektör uzun zamandır bir tür “görsel başarı” döneminde yaşıyor.
Sosyal medyada dolu salonlu kareler, geniş açılı dron görüntüleri ve basın bültenlerinde yer alan bol sıfırlı rakamlar, sanki sektörün sağlığının göstergesiymiş gibi sunuluyor.
Her şey güzel görünüyor; ama bir şey eksik — o eski heyecan, o gerçek temas, o samimi bağ.
Fuarcılık artık sadece alan satmak değil, bir anlam yaratmak meselesi olmalı.
Çünkü stand metrekareyle ölçülür ama fuarın değeri kalpten kalbe kurulan güvenle ölçülür.
- Rakamların Değil, İlişkilerin Gücü
Bazen düşünüyorum:
Acaba biz rakamlara mı çalışıyoruz, yoksa ilişkilere mi?
Gerçek fuarcılık, afişlerde değil, sahadaki bir katılımcının yüzündeki memnuniyette saklıdır.
Yüzünü güldürebildiğin her firma, istatistikten daha değerlidir.
Yine de bu manzaranın içinde hâlâ umut var.
Çünkü hâlâ sabahın yedisinde salonu dolaşan, stand ışığını kendi elleriyle kontrol eden, her detayı önemseyen organizatörler ve yöneticiler var.
Onlar sadece fuar yapmakla kalmıyor; sektörün düzenini, ticaretin ciddiyetini ve markaların beklentisini yönetiyorlar.
Bir etkinliğin başarısı artık sadece doluluk oranıyla değil, organizasyonun vizyonuyla ölçülmeli.
Gerçek fuarcı, boşluğu dolu göstermek yerine, o boşluğu neden dolduramadığını sorgulayabilen kişidir.
İşte fark tam da burada başlıyor.
- Yeni Dönem: Kim Geldi ve Ne Kazandırdı?
Türkiye fuarcılığı artık bir yol ayrımında.
Küresel rekabet hızla büyürken, “bizim fuar da kalabalıktı” cümlesi kimseyi tatmin etmiyor.
Katılımcı firmalar sonuç, verim ve hedefli ziyaretçi istiyor.
Yani mesele artık “kaç kişi geldi?” değil; “kim geldi ve ne kazandırdı?” sorusudur.
Bu soruya samimiyetle yanıt verebilen her organizatör, aslında geleceğin sektör lideridir.
Çünkü fuarcılık, sadece takvimde yer almak değil; o takvime anlam katmaktır.
Her fuar, ülkenin ticaret aynasıdır.
O ayna ne kadar doğru yansırsa, sektör de o kadar güçlü görünür.
-Emeği Görmek, Gerçeği Kabul Etmektir
Bugün o aynayı parlatanlar; işini gerçekten seven, emeğini ciddiyetle koyan insanlardır.
Bir standa yeni halı seren, kabloyu bizzat düzelten, katılımcıya “bir isteğiniz var mı?” diye soran yöneticiler…
Belki görünmüyorlar, alkış almıyorlar ama o düzenin mimarları onlar.
Bu sektör onların omuzlarında ayakta duruyor.
İstatistiklerin değil, emeğin belirlediği o gerçek başarı…
İşte fuarcılığın asıl gücü orada saklı.