Plastik Sanayicileri Federasyonu (PLASFED) Başkanı Ömer Karadeniz, 2025 yılının ilk yarısına dair yaptığı değerlendirmede, yüksek enflasyon ve finansman maliyetlerinin sanayi üzerindeki baskısını hâlâ hissettirdiğini ifade etti. Tüm bu zorluklara rağmen plastik sektörünün yılın ilk altı ayında yaklaşık 4,6 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirdiğini vurgulayan Karadeniz, sektörün küresel pazarlardaki rekabet gücünün sürdüğünü belirtti.
Ekonomideki belirsizliklere karşın sanayinin dış talep kaynaklı üretimle ayakta kaldığını ifade eden Karadeniz, “İç talepteki durgunluğa rağmen ihracata dayalı üretim gücümüzü koruyoruz. Ancak sanayicinin yatırım iştahı yüksek faiz nedeniyle bastırılıyor” diye konuştu.
Sürdürülebilir Büyüme İçin Reform ve Yatırım Vurgusu
Karadeniz, Türkiye’nin güçlü bir ekonomik yapıya ulaşabilmesi için üretimden vazgeçmemesi gerektiğini belirterek, “Plastik sanayi, ihracat performansı ve dış ticaret fazlası ile ülke ekonomisine ciddi katkı sağlıyor. Ancak sürdürülebilir büyüme için yapısal reformların hayata geçirilmesi ve stratejik yatırımların desteklenmesi şart” dedi.
Sektör Üretim Gücünü Koruyor, Ancak Finansman Sıkıntısı Derinleşiyor
Plastik sektörünün 2025’in ilk yarısında üretim kapasitesini büyük ölçüde koruduğuna dikkat çeken Karadeniz, iç piyasada ise sanayicilerin ciddi finansman sorunlarıyla karşı karşıya olduğunu söyledi. “Yüksek finansman maliyetleri ve krediye erişimdeki zorluklar, yatırımları ve işletme sermayesini tehdit eder hale geldi” ifadelerini kullandı.
Ömer Karadeniz’in açıklamaları, plastik sektörünün küresel pazarlardaki dinamizmini koruduğunu ortaya koyarken, içerideki ekonomik sıkıntıların sanayici üzerindeki baskısını da net biçimde gözler önüne serdi.
"Cari fazla veren bir sektörüz"
2024 yılında plastik mamul ihracatının 7 milyar dolar, mamul ithalatının ise 3,5 milyar dolar olduğunu hatırlatan Karadeniz, “Plastik sektörü mamul ürünlerde net ihracatçı konumda. Başka bir deyişle, cari fazla veriyoruz. Bu tablo, sektörümüzün dış ticaret dengesine pozitif katkı sunduğunu gösteriyor. Kaldı ki doğrudan plastik sektöründen yapılmayan, ancak plastik mamullerin yoğun biçimde kullanıldığı otomotiv ve tekstil gibi sektörler üzerinden gerçekleşen ihracatlar da dikkate alındığında, cari fazla çok daha yüksek seviyelere ulaşıyor.
Ancak işin bir de görünmeyen yüzü var: Aynı yıl içinde 11,5 milyar dolarlık hammadde ithalatı yaptık. Bu da sektörün büyüme potansiyelini sınırlayan, yapısal bir soruna işaret ediyor. Hammadde bağımlılığını azaltacak adımlar atıldığında, plastik sektörü sadece ihracat değil, üretim ve istihdamda da sıçrama yapabilecek güçtedir. Yerli hammadde üretiminin artırılması, stratejik yatırımların desteklenmesi ve sanayicinin rekabet gücünün korunması halinde bu sektör, Türkiye ekonomisinin taşıyıcı kolonlarından biri olmayı sürdürecektir” diye konuştu.
“Üretimde yavaşlama derinleşiyor”
Karadeniz, İstanbul Sanayi Odası’nın açıkladığı İmalat PMI verisinin haziran ayında 46,7’ye gerilemesiyle imalat sanayinde bozulma eğiliminin üst üste 15’inci ayına ulaştığını hatırlatarak şu değerlendirmeyi yaptı:
“Üretim cephesinde işler zorlaşıyor. Girdi maliyetlerindeki sert artış, döviz kurundaki dalgalanmalar ve finansman erişimindeki zorluklar, üreticiyi sıkıştırıyor. Özellikle plastik gibi hammadde ve enerjiye bağımlı sektörlerde bu baskı daha da hissediliyor. Yeni siparişlerdeki azalma hem iç piyasada hem ihracatta kendini gösteriyor.”
“İkinci yarıda temkinli iyimserlik”
Yılın ikinci yarısına dair beklentilerini de paylaşan Karadeniz, ihracat pazarlarındaki toparlanma sinyallerinin umut verici olduğunu belirtti. Ancak küresel ticaretteki belirsizliklerin, enerji maliyetlerinin ve döviz kurundaki hareketliliğin dikkatle izlenmesi gerektiğini vurguladı.
“Plastik sektörü olarak rekabet gücümüzü korumak ve artırmak için verimlilik, dijitalleşme ve sürdürülebilirlik yatırımlarını önceliklendiriyoruz. Bu dönüşüm süreci, sektörümüzü geleceğe taşıyacak en güçlü araçtır” dedi.