Yok mu Artıran?

Abone Ol

Turnike rakamları artıyor, güven azalıyor. Fuarcılığın geleceği doğru veriden geçiyor.

Fuarlarımız bitiyor, ama her biten fuarın ardından aynı manşetler atılıyor:
“Ziyaretçi rekoru kırıldı.”
“Geçen yıla göre yüzde 40 artış.”
“Salonlar doldu taştı.”

Ne güzel değil mi?
Rakamlar her yıl artıyor, herkes mutlu…
Ama biri çıkıp sorsa: Bu artış gerçekten ticari başarı mı, yoksa sadece turnike başarısı mı?

Bugün Türkiye’de düzenlenen birçok fuarda, turnike sistemleri yalnızca kapıdan geçenleri sayıyor.
Kim olduklarını değil, kaç kere geçtiklerini sayıyor.
Bir görevli sabah giriş yapıyor, öğle yemeğine çıkıyor, akşam yeniden geliyor.
Sistem onu “üç ziyaretçi” olarak kaydediyor.
Katılımcı personelleri, temizlik ekipleri, taşıyıcılar, lojistik firmaları…
Hepsi “ziyaretçi” olarak görünüyor.
Oysa fuarcılığın gerçek başarısı, kaç kişinin girdiğiyle değil, o fuarın sektöre ne kattığıyla ölçülür.

Gerçek Ziyaretçi Sayısı: Görünmeyen Gerçek

Bir fuar, rakamlarda ne kadar büyürse büyüsün, eğer ticari değere dönüşmüyorsa o sadece bir kalabalıktan ibarettir.
Katılımcı “çok yoğundu” der ama sipariş defteri boş kalır.
Ziyaretçi “kalabalıktı” der ama doğru firmayı bulamaz.
Sonra herkes aynı soruyu sorar:
“Fuardan verim aldın mı?”
Ve cevap genelde aynıdır: “Kalabalıktı ama iş çıkmadı.”

İşte o “ama” kelimesi, bu sistemin en açık özeti.
Fuar kalabalık olabilir, ama o kalabalığın ekonomik bir karşılığı yoksa, geriye sadece yorgunluk ve fotoğraf kalır.

Gerçek Verinin Stratejik Değeri

Bugün dünya fuarcılığı veriyle yönetiliyor.
Avrupa’da her fuar, ziyaretçi profiline dair onlarca detayla raporlama yapıyor:
Hangi ülkeden geldi?
Hangi sektörden geldi?
İlk kez mi katıldı, yoksa düzenli mi?
Kaçı ticari bağlantı kurdu?

Bu veriler sadece sayısal değil; geleceğin fuar planlamasını şekillendiren stratejik unsurlar.

Bizde ise hâlâ kapıdan geçen kişi sayısı başarı göstergesi sanılıyor.
Oysa o sayı tek başına hiçbir şey anlatmaz.
Fuarın gücünü gösteren şey, ziyaretçinin profili, etkileşim oranı ve ticarete dönüşüm potansiyelidir.

İşte bu yüzden bu veriler sadece organizatörlerin elinde kalmamalı;
TOBB, TİM, Ticaret Bakanlığı ve hatta Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı koordinasyonunda tek bir ulusal veri havuzunda toplanmalıdır.
Tıpkı TÜİK’in ekonomik verileri derlediği gibi, “Fuar İstatistikleri Merkezi” çatısı altında düzenli, denetlenebilir ve sektöre açık bir sistem kurulmalıdır.
Bu sayede hangi fuarın gerçekten büyüdüğü, hangisinin sadece kalabalıkla övündüğü açıkça ortaya çıkar.

Geleceği Verilerle Kurmak

Bu veriler yalnızca bugünü değil, yarının fuar stratejilerini de belirler.
Hangi şehirde hangi sektörün daha fazla ticaret potansiyeli yarattığı, hangi dönemin verimli olduğu, hangi organizasyonun yatırım önceliği alması gerektiği — hepsi bu verilerden okunur.
Gerçek verilere sahip bir sektör, kendi geleceğini sezgiyle değil, bilimle yönetir.

Ayrıca bu sistem, sektörün kendi içinde denetim mekanizmasını da kurar.
Gerçek veriler açıklandığında, organizatörler de fuar planlarını buna göre şekillendirir;
katılımcılar doğru fuarı seçer, kamu destekleri doğru yere yönlendirilir.
Kısacası, doğru veri sadece istatistik değil, fuarcılığın pusulasıdır.

Şeffaflık Güveni, Güven Sektörü Büyütür

Bugün fuarcılık sektörünün en büyük ihtiyacı “rekor” değil, “güven”dir.
Güven olmadan ne katılımcı kalır, ne ziyaretçi, ne yatırımcı.
Gerçek veriyi saklamak günü kurtarır ama geleceği karartır.
Çünkü güven kayboldu mu, onu hiçbir turnike geri getiremez.

Bir fuar, sadece kapıdan geçenleri değil, o kapıdan çıkan memnuniyetleri sayabildiğinde gerçek bir başarıya dönüşür.
Fuarcılık rakamla değil, güvenle büyür.

Bu hafta, fuar kapılarından geçenleri değil; o kapıların ardındaki gerçeği konuştuk.
Çünkü fuarcılığın geleceği, rakamların değil — verinin doğru okunmasının arkasında yatıyor.
Rakamlar artabilir, ama gerçeği görmek isteyenlerin sayısı artmadıkça hiçbir şey değişmez.
Artık herkesin “Yok mu artıran?” demeyi bırakıp, “Yok mu ölçen?” demesi gerekiyor.