EKONOMİ

Sustainability Talks İstanbul, sürdürülebilir tekstil için altıncı kez sektörü buluşturdu

Abone Ol

Tekstil sektörünün sürdürülebilirlik eksenindeki en kapsamlı platformlarından biri olan Sustainability Talks İstanbul, bu yıl altıncı kez sektörün tüm paydaşlarını İstanbul’da buluşturdu. Açılışta konuşan İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği (İTHİB) Başkanı Ahmet Öksüz, tekstil endüstrisinin sürdürülebilir dönüşümde üstlendiği sorumluluğa dikkat çekerek çarpıcı veriler paylaştı. Öksüz, "Dünyada her yıl 92 milyon ton tekstil atığı oluşuyor ve bunun yüzde 85’i çöpe gidiyor. Küresel atık suyun yüzde 20’si ve okyanuslardaki mikroplastiklerin yüzde 10’u tekstil sektöründen kaynaklanıyor. Bu tablo açık bir mesaj veriyor: Büyümek yeterli değil, artık sürdürülebilir şekilde büyümek zorundayız." dedi.

Bu yılki etkinlik; Orbit Consulting ve Kipaş Textiles iş birliğiyle, İTHİB’in stratejik ortaklığında Hilton İstanbul Bosphorus’ta düzenlendi. Etkinliğin kurumsal partneri ise tedarik zincirini ölçülebilir sürdürülebilirlik kriterleri doğrultusunda dönüştüren Aster Textile oldu. Sektörün küresel sürdürülebilirlik ajandasını şekillendiren organizasyon, tekstil ve hazır giyim değer zincirinin tüm oyuncularını aynı çatı altında bir araya getirdi.

Açılış konuşmasında sürdürülebilirlik perspektifinden sektörün değişen rolüne odaklanan Öksüz, hem dünyanın karşı karşıya kaldığı risklere hem de tekstil sanayisinin bu dönüşümü yönlendiren aktörlerden biri olmasına işaret etti. 2025’in doğal kaynakların ve çevresel süreçlerin kırılganlığını daha görünür kıldığı bir yıl olduğuna değinen Öksüz, iklim krizinin etkileri, artan afetler ve azalan kaynakların tüm sektörler için yeni bir yol haritası zorunlu kıldığını söyledi. "Bugün hiçbir sektör eski alışkanlıklarla devam edemez. Türk tekstil sektörü ise bu değişimin öncü gücü olarak öne çıkıyor. Sadece üretim yapan değil, dönüşümü tasarlayan bir sektör haline geldik. Geleneksel üretim bilgi birikimimizi inovasyon ve çevre duyarlılığıyla birleştirerek dönüşümün yönünü belirleyen bir noktadayız." ifadelerini kullandı.

Öksüz, konuşmasında Disclosure Dividend 2025 Raporu’na da değinerek çevresel risklerin 2050’ye kadar dünya ekonomisine 38 trilyon dolara ulaşan maliyetler getirebileceğini hatırlattı. Küresel şirketlerin yüzde 90’ının çevresel bağımlılıklarını analiz etmeye yönelik sistematik süreç başlattığını söyleyen Öksüz, Türkiye’nin ise yüzde 98’lik oranla çevresel bağımlılıkları tanımlama konusunda dünya ortalamasının üzerinde bir farkındalığa sahip olduğunu vurguladı.

Küresel tekstil sektörünün 1,8 trilyon dolarlık bir pazar büyüklüğüne ulaştığını ve 2030’da 2 trilyon doları geçmesinin beklendiğini belirten Öksüz, Türkiye’nin Avrupa’nın 2’nci, dünyanın 5’inci büyük tedarikçisi konumunda olduğunun altını çizdi. Öksüz, “Hazır giyimle birlikte 78 milyar dolarlık üretim değerine sahip olan sektörümüz, yalnızca güçlü bir sanayi modelini değil, aynı zamanda kökleşmiş bir sürdürülebilir üretim kültürünü temsil ediyor.” dedi.

'ARTIK BÜYÜMEK YETMEZ, SÜRDÜRÜLEBİLİR BÜYÜMEK ZORUNDAYIZ'

Her yıl dünyada 92 milyon ton tekstil atığı üretildiğini, bunun yüzde 85'inin çöpe gittiğini belirten Öksüz, tekstil materyallerinin yüzde 95'inin geri dönüştürülebilir olduğuna dikkat çekti. Küresel atık suyun yüzde 20'sinin tekstil sektöründen kaynaklandığını, okyanuslardaki mikroplastiklerin de yüzde 10'unun yine tekstil ekosisteminden geldiğini belirten Öksüz,

"Bu tablo bize tek bir şeyi söylüyor: Artık büyümek yetmez, sürdürülebilir büyümek zorundayız. Bizler de bu ekosistemin sadece bir parçası değil; itici gücü olmak için çalışmalarımıza kararlılıkla devam ediyoruz." ifadelerini kullandı.

Sürdürülebilirliğin üreticiden markaya, tasarımcıdan tüketiciye kadar uzanan bir yolculuk olduğunu vurgulayan Öksüz, "Bu yolculukta herkesin omzunda eşit sorumluluk bulunuyor. Gerçek değişim, birlikte düşünmekle, birlikte üretmekle ve birlikte sahiplenmekle mümkün olabilir. Üreticisinin emeğini koruyan, markanın adil davrandığı, tüketicinin bilinçli tercih yaptığı bir sistem... İşte gerçek sürdürülebilirlik budur. Bu çerçevede sürdürülebilirliğin finansmanından, yeşil aklama ile mücadeleye tekstil ekosistemindeki tüm paydaşların el birliği ile hareket etmesine ihtiyaç duyuyoruz." dedi.

SÜRDÜRÜLEBİLİR ÜRETİM İÇİN MARKALAR DA SORUMLULUK ALMALI

Markaların bu konuda daha adil davranması gerektiğine bir örnek de veren Öksüz, sözlerini şöyle tamamladı:

"Hepinizin bildiği gibi tekstil ürünleri üretimi esnasında, alıcının istediği özelliklerde birtakım sapmalar meydana gelebiliyor. Tüketiciyi hiçbir şekilde olumsuz etkilemeyecek renk, gramaj ve kaliteyi bozmayan tolere edilebilecek farklılıklar sebebiyle firmalarımız sık sık ürün iadesi ve reklamasyon ile karşı karşıya kalıyor. Bir ürünün sürdürülebilir olmasını istiyorsak, tüketicileri de markaları da söz konusu ufak farklara karşı duyarlılığa davet etmeliyiz. Çünkü yeniden üretim sürecinde kullanılan ilave ham madde, kimyasal, su, enerji gibi girdiler düşünüldüğünde ciddi maliyetler oluşmakla birlikte, oluşan karbon emisyonu çok daha fazla artıyor. Unutulmamalıdır ki sürdürülebilirlik bir zincirdir ve bu zincirin yalnızca bir halkasından fedakârlık beklemek, sistemin tamamını zayıflatır."